8 Eylül 2010 Çarşamba

Bir varmış bir yokmuş

Klasik selamların ötesinde başlar hikaye.. tanıdıktır aslında ama farklıdır sanki bu kez taşlar.. siyah & beyaz.. bir enzim-substrat ilişkisi midir mevzu bahis? Fonda Tiersen'in La Noyee'si loop'a alınsın, zaman martini'lerin dirty ikram edildiği bir gece yarısı.. mumlar 5+1 sinema sisteminin bas'ı üzerinden laminat parkelere doğru yaptıkları yolculukta tükenme eğilimindeler.. vantilatörler son level'a alınmış, turbo vals yaparlarken lap top üzerine bırakılmış beyaz metal yüzük göz kırpsın.. çamaşır makinesinde haftada üç kez dönsün dursun tanıklar.. bir de arka balkonda birbiri arkasına dizilmiş boş şişeler var.. ipod'un kulakları sağlı sollu yanlış kulaklara geçirilsin, olmadık madonna şarkıları aynı ağızdan söylensin, masanın üzerinde aslında çoktan birleşmiş eller var.. yağmur ısrarla ıslatsın, kırmızı beyaz küçük kareleri olan gömlek durumdan memnuniyetsiz; sabahın bir vakti 'sel maduru oldum sevgilim' diye telefona sığınmak var.. istiklal caddesi üzerinde şen kahkahalar, rüzgarda saklı.. bir de duş sesi her telefon konuşmasına münasebetsizce eşlik eden.. teleferik koltukları umutlu bekleyişe rehberlik ederken gözlemeler ham yapılsın, hadi bu kez bolonez sosunu taze havuçların şereflendirdiği makarna da var.. yaa bir dakika 'takila' da içebiliriz, bütün menüyü de yiyebiliriz.. ama ölesiye ciğer yemek var..

endişeli telaşlı bir koşuşturmacanın ardından yanakların ıslandığı bir başka gece yarısı kollarının arasında bütün masumiyeti ile uzanırken güzellik, gerçekle düşü ayıramayan dimalar var.. kahveler taşsın, bırakılsın prizde ütüler.. gün ağırırken 'küçük çaplı depremler'e sebep olup ona sıkı sıkı sokulmak var.. hayal mi bu? puslu havayı the fall'ın masalsı anlatımı bölsün, birleşsin tekrar çilek tadında dudaklar.. ya da bir sinema salonunda on dakika araya çıkmayan kafalar.. hadi şimdi çarkıfelek tur atsın olsun aynı kafalar tekrar güzel, temsilde sokak kapısının 'anahtar'ı, açsın her defasında koşulsuz "kalb"i.. bir teslim oluş mudur bu? patavatsız kelamlar anlık serzenişlere sebep olurken kabataş'ta bir kahve sonrası bir otobüs durağı şahit olsun bu kez; kaldırımın üzerinde kızgın ama deliler gibi seven bir adam var..

yangın merdivenleri dönülerek çıkılırken baş'lar döner, sarılır sımsıkı bedenler.. kollarım sarsın sarmalasın, sonrasında anlaşılsın yanakların üzerindeki allar neden var.. tamam şimdi davetkar kırmızı çarşafın üzerinde konuşma pozisyonuna geçilsin, kurarken bağdaşları bacaklar.. karışır bazen zihinler, yurt dışına geri dönüşsüz giden bir dost-caddede ardı arkasına sıralanan tanıdık suratlar yada en değerlisine gönül koyup burulmuş yürek her türlü mantığa inat.. saatler sürer ama ille de keyifli geçer sohbetler ve neden sonra "yüz"ler okunmaya başlar.. şapşirik bir gece çığlık da atabilir iki koca adam, komşular duydu mu acaba diye türlü gürültüleri düşünürken ağızları kapalı tutmakta fayda var..

bir sandelyeye anlam yükleyebilir mi insan, yada gözlerini sımsıkı kapadığında gerçekmiş gibi çizebilir mi kara kalem teslimiyetini.. üstelik henüz yaşanıp yaşanmayacağı muallak mehtaplı bir gecenin armağanı bir de kalemi var.. pencereler kapatılsın perdeler örtülsün bu kez, sadece nefes alıp verişler var..herşeyi yapmaya curious ise de kalpler, türlü inappropriate durumların üstesinden gelebilecek beyinler var.

..sevgilinin göğsünün üzerinde huzur.. yanağında "kirpik yapan" kirpikler.. elleri ellerinde. sehpanın üzerinde boşalmaya yüz tutmuş kolonya şişesi.

evet tanıdık ama farklı bir hikaye özünde aslında bu hikaye; ayakları yere istediği zaman sapasağlam basabilecek iki insan var, siyah & beyaz.. hayat ayrıntılarda saklıysa şayet, yaşanmış her an'ın tatlı bir anısı var..

şu an parmaklarımdan dökülenler sadece birer kanıt bir ay boyunca yaşadığım gerçek mutluluğa dair.. üstelik her an yenileri eklenirken.. aklımı başıma toplamaya çalışırken..

bazı şeyler deli gibi yormuşken.. kendi dünyamda tıngır mıngır giderken.. bu mutluluk, bu huzur, bu deli güven, sıcaklık, aitlik ve rahatlama hissi.. şans, hayat oyunu, tesadüf? her ne haltsa bu, çok da acımasız değil aslında hayat.. türlü, renkli süprizlerle dolu bir kasırga yada daha kuvvetli bir rüzgar ..? bir aydır sayısız anımda da olduğu gibi bu yazının her bir tarafında da görünmez muzip kırmızı yengeçler, zıplayan-göz kırpan-kahkaha atan smiley'ler var.




'10 June

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder